Tweet |
Böbreklerini koru kalbini kurtar
Ülkemizde yaklaşık 25 milyon yetişkinin kronik hastalığı bulunuyor. Diyabet, hipertansiyon, kalp yetmezliği ve koroner kalp hastalığı, kronik hastalıkların başında geliyor. Bu hastalığa yakalananlar, ömür boyu tedaviye ve ilaca bağımlı olarak yaşıyorlar…
Özellikle son yıllarda, kronik hastalıklara yakalanan hasta sayısında müthiş bir artış gözleniyor. Türkiye’de, 2000 yılında yapılan bir çalışmada 5 milyon olan diyabet (şeker) hastası son 10 yılda hızla yayılarak 10 milyonu geçti…
Kronik böbrek hastalığı da ülkemizde adeta salgın halini almış olan önemli bir halk sağlığı sorunudur. Böbreklerdeki sorunlardan etkilenen organların başında ise kalp geliyor…
Yayılma hızına bakıldığında korkutucu boyutlara ulaştığı görülen bu hastalık hakkında konunun uzmanından bilgi aldık…
Nefroloji Uzmanı Prof. Dr. Rümeyza Kazancıoğlu önemli açıklamalarda bulundu:
“Ülkemizde büyük bir hızla artıyor”
“Böbrekleri kalıcı olarak bozan hastalıklar sonucu gelişen kronik böbrek yetmezliği görülme sıklığı dünya genelinde ve ülkemizde büyük bir hızla, adeta epidemi (salgın) boyutlarında artmaktadır. Bu hastalıkların görülme sıklığı yıllık yüzde 12 civarındadır. Kronik böbrek yetmezliği sıklığındaki bu artış doğrudan doğruya gelişen toplumlarda ve ülkemizde başıboş, kontrolsüz kalmış şeker hastalığı ve hipertansiyondaki artış ile ilgilidir. Şeker hastalığı artık dünyada hem gelişmiş hem gelişmekte olan ülkelerde son dönem böbrek yetmezliğinin en önemli nedenidir. Dünya çapında son dönem böbrek hastalığı için tedaviye başlayan insanların yüzde 20-40’ında böbrek hastalığına neden olan temel tanı budur. Avustralya’da diyalize başlayan yeni tip 2 diyabet hastalarının sayısı 1993 ile 2007 arasında 5 kat artmıştır.
“Yüksek tansiyon kontrol altına alınmalı”
Son yıllarda ülkemizde diyalize girmekte olan hastaların yüzde 32,5’ini şeker hastası yüzde 27’si ise hipertansiyon hastası oluşturmaktadır. Oysa şeker hastalığı ve hipertansiyon erken teşhis edilirse tedavi ile kontrol altına alınmaları söz konusu olacaktır. Sonuçta da böbreklerin bozulma ihtimali düşük olacaktır. Dolayısıyla sadece şeker hastalığı ve/veya hipertansiyonun erken teşhis ile böbrek hasta sayısının yüzde 50 oranında azalması olasıdır. Hatta böbrek hasarı tamamen iyileştirilebilmekte ya da yavaşlatılabilmektedir. Yapılan araştırmalar, her 7 kişiden birinin böbrek hastası olduğunu göstermektedir. Ülkemizde bugün kronik böbrek yetmezliğinin ileri evresinde olup diyaliz veya böbrek nakli ile yaşayan 60 bini aşkın insan vardır. Bu hastaların bir kısmı ülkemizdeki 900’ü aşkın faal diyaliz merkezinde tedavi edilmektedir. Diyaliz tedavisindeki hastaların devlet bütçesine maliyeti de bugünkü hasta sayıları ile yaklaşık yıllık olarak bir buçuk milyar dolardır.
“Böbrek hastalığı kalbi vuruyor”
Daha önceki yıllarda şeker hastalığı ile yüksek tansiyon ve böbrek ilişkisi vurgulanırken bu yıl ‘Dünya Böbrek Günü’, 10 Mart gününde ‘Böbreklerini Koru, Kalbini Kurtar’ ana teması ile kutlandı. Özellikle tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de son dönem böbrek yetmezliğinin en sık rastlanan iki önemli nedeni şeker hastalığı ve hipertansiyondur. Toplumumuzda 2002’de yüzde 7.2 olan şeker hastalığı sıklığının günümüzde yüzde 12’nin üzerine çıkmış olması endişe verici bir durum olarak kabul edilmelidir. Bu veriler; toplumsal düzeydeki tıbbi, sosyal ve ekonomik yükü her geçen gün artan kronik böbrek hastalığının kontrolünü sağlamak için toplumda yaşam biçimi değişikliklerine yol açmalıdır. Öte yandan günümüzün vebası olarak tanımlanan kalp ve damar hastalıkları, en önemli sakatlık ve ölüm nedenidir. Öyle ki dünya genelinde yüzde 30 ölüm, kalp ve damar hastalıklarına bağlı olarak gerçekleşmektedir. Gelişmiş ülkelerde bu oran azalmakla beraber, gelişmekte olan ülkelerde, çeşitli etnik gruplarda ve böbrek hastalığı olanlarda bu oran değişmemektedir. Bir kişide böbrek hastalığı bulunması kalp ve damar hastalıkları açısından onu riskli hale getirmektedir.
“Tarama testlerini ihmal etmeyin”
Özellikle de böbrek hastalıkları tarama testlerinden biri olan idrar tahlilinde sebatkar proteinürinin bulunması kalp hastalıkları için risk faktörü olarak kabul edilmektedir.
Son dönem böbrek yetmezliği gelişen hastalarımızda kalp ve damar hastalıklarının 20-30 kat fazla olması çok uzun zamandır bilinmektedir. Diğer yandan 2004’de 1000 kişi ile gerçekleştirilen toplum tabanlı bir çalışmada böbrek fonksiyonlarındaki azalmanın kalp hastalıkları ile birebir ilişkisi gösterilmiştir. Bu artış her yaş grubunda benzer şekilde olmuştur. Böbrek hastalıklarının kolaylıkla ve ucuz bir şekilde tanınmasını sağlayan testler de aslında idrarda proteini gösteren idrar analizi ve kandan ölçülen kreatinin değerine göre hesaplanan tahmini böbrek çalışma kapasitesidir. Böylelikle hem kişiler böbrek hastalıkları açısından değerlendirilmekte hem de kalp damar hastalıkları açısından bilinen risk faktörleri dışındaki problemleri de hesaplanmaktadır.
“Bu belirtileri ciddiye alın”
Bir kez böbrek hastalığı tanımlandığında gerçekleştirilecek olan takip programları ile kalp ve damar hastalıklarının da riski azaltılacaktır. Böbrek hastalıklarındaki bazı ilk bulgular da ne yazık ki pek çok hastalığın bulguları ile kolayca karışabilmektedir. Genellikle kendini hasta hissetmek; günlük aktivitelere olan ilginin azalması; odaklanmakta veya gevşemekte güçlük, yorgunluk ve enerji kaybı, nefes darlığı, tat duyusunun, iştahın değişmesi, gece sık idrara çıkma, çok sıvı tüketme, bulantı ve kusma, seks dürtüsünde azalma, kaşıntı ve vücutta şişlik gibi bulgular ortaya çıktığında mutlaka böbrek hastalıkları (nefroloji) uzmanına danışmak gerekir. Nefroloji uzmanlarının başlatacağı tedaviler ile kalp hastalıklarına bağlı ölümde dört yıllık bir süre içinde yüzde 44 azalma olabileceği çalışmalarla gösterilmiştir. Özellikle idrardaki protein kaçağının belirli düzeylerin altına indirilmesi ile bu başarı belirginleşmiştir. Diğer yandan böbrek hastalarında günlük tüketilen tuz miktarının 4-6 grama indirilmesi ki Türkiye genelinde tuz tüketiminin günlük 16-18 gram olduğu bulunmuştur; kan basıncının iyi kontrol edilmesini sağlayacaktır.
“Sigarayı hemen bırakın”
Kalp ve damar hastalıkları açısından bir risk faktörü olarak bilinen sigara kullanımı böbrek hastalıklarının da seyrini olumsuz etkilemektedir. Bu yüzden hem böbrek hem de kalp sağlığı açısından sigaranın ivedi bırakılması gerekmektedir. Tüm takip ve tedavilere rağmen böbrek hastalığı ilerlediğinde böbrek yerine koyma tedavilerine ihtiyaç duyulur. Böbrek yerine koyma tedavileri diyaliz ve böbrek naklidir. Ülkemizde de uzun yıllardır gerçekleştirilen diyaliz uygulamalarından biri karın içinde periton boşluğuna sıvı doldurarak vücudun içinde kanın kendini temizlemesi işlemi, karın diyalizi, yani Periton Diyalizi, diğeri ise bir makine yardımı ile kanın süzülmesi ve atık maddelerin temizlenmesi, yani Hemodiyalizdir. Böbrek nakli ise canlı veya kadavra vericilerden gerçekleştirilebilmektedir. Son beş yılda ülkemizdeki böbrek nakli sayısında artış dikkati çekmekle beraber dünyada olduğu gibi tüm talepler ivedilikle karşılanamamakta ve böbrek nakli bekleme listeleri hızla kabarmaktadır.
“Sakın geç kalmayın”
Böbreklerin işlevini kaybettiği safha genellikle geri dönüşümsüzdür. Bu yüzden böbrek hastalıklarının ilk bulguları ortaya çıktığı anda geç kalmadan bir hekime özellikle de nefroloji uzmanına başvurmak önemlidir. Tüm nefroloji uzmanlarının hedefleri de kronik böbrek hastalığının önlenmesi, erken tanısı, tedavisi ve ilerlemesinin yavaşlatılması ile son evreye gelen olgularda zamanında en uygun tedavinin sunulmasıdır. Uygun tedavi tercihi konusunda hasta eğitiminin önemi de ortaya çıktığından beri pek çok nefroloji merkezinde diyaliz öncesi eğitim programı (DOEP) uygulanmaktadır. Bu programda böbrek hastalarına, böbreğin işlevleri konusunda bilgi verildikten sonra hastalığı duraksatabilmek için gerekli olan beslenme eğitimi de verilmektedir. Böbrek yerine koyma tedavi seçenekleri detaylı bir şekilde anlatıldıktan sonra sorumlu eğitici, nefroloji uzmanı ve hasta tarafından kendisi için en iyi tedavi şekli seçilmektedir. Eğitimden geçen hastaların böbrek hastalıklarının duraksatıldığı belirgin şekilde çalışmalarda gösterilmiştir. Sağlığımız böbreklerimizin sağlığına doğrudan bağlıdır.”